
Çocukken, ayrı düşen anne ve babasını birleştirebilmek için dedesinin ve babaannesinin “bir ağaçta öten GUGUK kuşunu kaçırmadan o ağacın bir parçasını koparabilirsen en büyük dileğin gerçekleşir” rivayetine uyan yüreği, birçok yüreği birleştiren ses olur Guguk(bülbül) Kuşu misali.
Şarkılarını kendi penceresinden aktarmaya çabalayan Altan CİVELEK bu yüzdendir ki birçok yüreğin tutunduğu bir dal oluverir. Tıpkı büyük üstat Oktay Rıfat’ın da söylediği gibi “Anılar kuşlar gibidir/ Dal ister konacak …”
O, içinde “KARA”yı barındıran Ankara’nın kıyısına denizi; Karadenizi, Deniz Gözlüm ile getirerek Ankara’nın denize kavuşmasını sağlar ve yeniden AnKARA’dan denize, KARADENIZ’e açılır; “Ankara’ya deniz getiren çocuk” ünvanını alır, dinleyicilerinden.
Peki, Neden mi Altan CİVELEK!
• Kalbimize ve ruhumuza el değmemiş ışığıyla dokunduğu için Altan CİVELEK.
• Karadeniz'e ak bir sevdayla bağlanarak her şeye rağmen ağzının kenarında hep bir umut lekesi durduğu için Altan CİVELEK.
• Kalbimizin ve aklımızın aynı şeyi söylediği ender değerlerden biri olduğu için Altan CİVELEK
• Hayata bir şey eklemeden geçip gitmek istemediği için Altan CİVELEK.
• Kırk kapının mandalını çalmadan dilsiz,sağır,kör kendine yabancı bir dünyaya şarkılarını söylediği için Altan CİVELEK dedik ve bir de kendisine sormak istedik, NEDEN?
Yasemin AKTAŞ : Altan Civelek nasıl bir çocuktu, küçükken de tek düşüncesi şu an olduğu gibi müzik miydi?
Altan CİVELEK:
Altan Civelek çok yaratıcı bir çocuktu diyebilirim. Çok fazla oyuncağı olmayan ama zeytinyağı tenekelerinden tutunda, su bidonlarına kadar, eski karyola yaylarından tutun, fındık ağacının dallarına kadar, bitmiş pillerden bozulmuş radyo, ütü, gibi aklınıza gelebilecek her türlü cisimden kendisine oyuncaklar üretecek kadar azimli ve çalışkan bir çocuktu. Okula gidebilmek için her gün dağın başından kalkıp iki km yol giden, akşam karanlık bastığında da o yolu tekrar geri dönmek zorunda olan, başka bir akrabasının evinde kalmayı hiç sevmeyen, bu inadı yüzünden de sık sık yabanî hayvanlarla karşılaşma pahasına da olsa karanlıkta o patika yollardan evine mutlaka gidecek kadar da cesaretli, inatçı bir çocuktu.
Sanırım oldukça da zeki ve çalışkan bir öğrenciydi. İlkokuldayken öğretmenleri ona, konuları çok çabuk kavrayıp çok hızlı öğrendiği, henüz okula başlamadan okumayı ve yazmayı bildiği gerekçesiyle bir sınıf atlatmayı bile teklif etmişlerdi. (Bu teklif yaşının küçük olduğu ve ileride zorluk yaşar gerekçesiyle babası tarafından kabul edilmedi)
O yaşlardayken en büyük hayali; dedesinin en çok istediği okulu okuyup, emrinde bir sürü askerin olacağı, üstelik üniformalarını da çok beğendiği büyük bir komutan olmaktı. Biraz daha büyüdükçe müzik aletlerini tutabilecek, onlardan ses çıkartabilmeyi başarabilecek yaşa geldiğinde ise zaten tutkusunun avuçlarının içinde olduğunu anlamış, onlarla neler yapabileceğinin hayallerini kurmaya başlamıştı.
Yasemin AKTAŞ : Müzik yaşamın her evresine hakim yegâne sanat dallarından biri öyle ki daha anne karnında kalp atışlarıyla yaşamımıza dair ritmimiz kazanırız bile. Siz küçük yaşlarda kendinizi müziğin içinde hangi evrede buldunuz. İçinizdeki ayna “müzik” nasıl yüzleşti sizinle?
Altan CİVELEK:
Aslında kendimi müziğin içinde bulduğum evre, yaşadığım küçük kasabanın(KEMALPAŞA) orkestra ile tanışma evresiyle aynı döneme denk geliyor. Babam, amcamlar ve birkaç yetenekli arkadaşlarıyla birlikte düğünleri daha eğlenceli, daha dolu hale getirebilmek için bir grup kurmaya karar vermişler. Ankara ya kadar gelip; org, bateri(davul), elektrogitar, bağlama, küçük vurmalı çalgılardan oluşan müzik âletleri ve bunları bir bütün olarak izleyicilere duyurabilecekleri ses düzeni satın almışlar. Memlekete döndüklerinde de herkes bir enstrümanı sahiplenip çalmaya başlamış. Burada benim asıl şaşıp kaldığım nokta -ki bugün bile amcamlara sorduğumda; ‘’yetenek’’ cevabını alırım- daha önce bu müzik âletlerinden sadece bağlamayı bilen bu kişiler çok kısa sürede nasıl bunca enstrümanı kullanmayı öğrendikleridir. Sonuç olarak, kısa sürede iyi müzik yapmaya ve her düğünden talep görmeye başlamışlar. Bende bu durumun içinde zevkle görev almaya başlayarak, müzikle ve eğlence sektörüyle yüzleşmiş bulundum.
Yasemin AKTAŞ : Müzisyen bir aileden geliyor olmanız, küçük yaşlarda müzikle beslenen potanız, müzikteki potansiyelinizi ne kadar ve nasıl etkiledi?
Altan CİVELEK:
Bir kere resmi bir eğitim almadan, alaylı dediğimiz bir müzik bilgisine daha doğuştan sahip oluyorsunuz. Sonrasında onların tecrübelerinden yararlanarak sahne duruşunuzu, repertuar seçiminizi, programınızın gidişatını belirleyip daha da geliştirebiliyorsunuz. Onların yaptıkları doğru ve yanlış şeylerden kendinize dersler çıkartarak çok daha iyi olma yolunda adımlar atabiliyorsunuz. Bunun içindir ki müzisyen bir aileden gelmiş bir kimsenin, sahne ve müzik hayatında çok fazla avantajı olduğunu düşünüyorum
Yasemin AKTAŞ : Bu etkilenim sonucu kuşaklar arası bir köprü kurmuş oluyorsunuz aslında… Nine ve dedenizden dinledikleriniz-derledikleriniz, babanızdan dinledikleriniz ve kendi kuşağınızdan derledikleriniz size repertuar ve müzikalite olarak nasıl yansıyor?
Altan CİVELEK:
Bu durumu günümüz sahnesinde çok ihtiyaç duyulan geniş repertuar ve her tarzdan şarkılar bilmekle bağdaştırabiliriz. Bilindiği üzere çok kültürlü bir ülkede yaşıyoruz. Ben ise o ülkenin her bölgesinden gelmiş insanların yaşadığı Ankara da müzik yapıyorum. Sahne aldığım yerde, küçükken, dinlediğim türküleri okuyabiliyor, kendi kuşağımın şarkılarıyla harmanlayıp, beni dinlemeye gelenlerin güzel vakit geçirebilmesini sağlayabiliyorsam çok şey borçluyumdur o kuşaklara diye düşünüyorum.
Yasemin AKTAŞ : Şarkılarınızı Internet siteniz üzerinden duyurmaya/dağıtmaya ne kadar daha devam edeceksiniz?
Altan CİVELEK:
Aslında bu durumu değiştirmeyi hiç düşünmedim. Çünkü günümüz şartlarının en iyi iletişim sistemi olan internetin bize sunduğu olanaklarından yararlanmakta bir sakınca görmüyorum.
Birçok kişi bu duruma maddî bir getirisi olmadığı, bana kazanç sağlamadığı düşüncesiyle karşı çıksa da, ben beğendiği sanatçının albümünü almak isteyen dinleyicinin internet üzerinden indirme fırsatı olmasına rağmen, yinede o albümü satın alacak kadar bilinçli olduğunu düşünüyorum.
Bu fikrim albüm çıktıktan sonra değişir mi bilmiyorum. Çünkü şu anda şarkılarımı net haricinde bu kadar kişiye ulaştırma imkânına sahip değilim.
Yasemin AKTAŞ : Sizden gelecek en küçük bir gelişmeyi sabırla bekleyen dinleyici kitlenizi sevindirecek, paylaşmayı düşündüğünüz yeni kayıtlarınız, yeni çalışmalarınız var mı?
Altan CİVELEK:
Daha önce de belirttiğim gibi, burada yaptığım tarzın ve çalıştığım sektörün biraz daha Karadeniz den, yöresellikten uzak oluşu sebebiyle, çok fazla yeni çalışma yapamadım. Dinleyicilerimin beğeneceğini umduğum birkaç yeni şarkım var. Fakat bunları fırsat bulup da henüz kayıt altına alamadım. Daha önce dinledikleri bir iki şarkının yeniden stüdyo düzenlemesini yaptık. Onları da okuyup bitirdikten sonra en kısa sürede sizlerle paylaşmayı düşünüyorum.
Yasemin AKTAŞ : 2007 yılında hem festival hem de şenlik etkinlikleri olsun birçok programlara katıldınız. Hatta Ardeşen Sırt Yayla Şenliği ve KASTOP organizatörlüğünde “4. Karadeniz Haftası ve Şöleni” bunlardan bazıları... Önümüzdeki günler için planlama aşamasında olan projeleriniz var mı?
Altan CİVELEK:
Katıldığım bu organizasyonlarda kendi eksik yanlarımın çok fazla olduğunu gördüm. Özellikle de, kendime ait bir orkestramın olmayışı, buna bağlı olarak oluşturulmuş bir Karadeniz repertuarı, provası yapılmış bir sahne programımın olmayışı, önümüzdeki organizasyonlara katılımımı biraz geciktirecek gibi görünüyor.
Bu eksiklikleri Ankara da Karadeniz üzerine kurulu bir sahne yapmıyor oluşuma, sadece Karadeniz müziği yaparak geçiminizi sağlayabileceğiniz, bir mekân, bir potansiyel bulunmayışına bağlayabiliriz. Sanırım albüm yapıncaya kadar bu tür organizasyonlarda çok fazla yer bulamayacağım.
Yasemin AKTAŞ : Yorumcular yetenekleri ve yorumları nispetinde esere ışıltılarını saçarak eserin gerçek değerine kavuşmasını sağlarlar. Siz bu anlamda “Deniz Gözlüm”e gerçek değerini teslim eden güçlü bir yorumcusunuz. “Deniz Gözlüm” ün sizdeki “iz”i ne?
Altan CİVELEK:
Deniz gözlümü ilk dinlediğimde, sürekli tekrarlayan, istesem de atamadığım bir nakarat olmuştu beynimde. Her an çalmak, söylemek geliyordu içimden. Şarkının hem sözleri, hem melodisini öyle uyumlu, öyle güzel yapmış ki sevgili Ebral Aydın; beyni meşgul etmemesi mümkün değil. Hem bir aşk şarkısı, hem bir Karadeniz şarkısı, hem de benim gibi çok duygusal bir adam, duygu yoğunluğu yaşadığı bir dönemde okuyup kaydetmiş. Deniz gözlüm’ü yazan olmamama rağmen; her satırını yaşamış biri gibi hissediyorum kendimi. Tıpkı şarkıyı dinleyen tüm dinleyicilerin hissettiği gibi.
Yasemin AKTAŞ : “Deniz Gözlü”mü kayda aldığınızda aklınızın ucundan geçer miydi dinleyenlerin dj lere bir kere daha çalması için yalvaracakları?
Altan CİVELEK:
Aslında şarkının bende bıraktığı etkiyi göz ününe aldığımda, dinleyen herkesin çok beğeneceği, çok etkileneceği bir duruma geleceğini tahmin ediyorum. Ancak hiç internet aracılığıyla ya da elden ele dolaşarak bugün ki durumuna gelebileceğini tahmin etmemiştim. En azından herhangi bir albümde okunmadan bu kadar duyulacağını düşünmemiştim.
Yasemin AKTAŞ : “Deniz Gözlüm”e ilk ses veren onu dinleyici ile ilk buluşturan sizsiniz profesyonel anlamda… Sizden başka da “Deniz Gözlüm” e ses yükleyenler oldu, hatta “Deniz Gözlüm” albümlerde de yer buldu. Ancak “Deniz Gözlüm” deyince akla gelen tek isim ve yüreklere işleyen tek ses, sizin sesiniz oluyor. Bu da “Deniz Gözlüm”ün sizinle hayat bulduğunun bir kanıtı değil mi?
Altan CİVELEK:
Bazı şarkılar vardır her zaman ilk okuyanından, ilk dinlediğiniz kişiden duymak istersiniz. Ondan başkasına yakıştıramazsınız. Deniz gözlüm’ü benden önce bir başkası okumuş olsaydı belki de onunla duyulabilirdi, sevilebilirdi. Bu sadece benim yorumumla ilgili bir durum olmaktan çok, şarkının gerçekten iyi bir şarkı olmasıyla ilgili bir durum olsa gerek. Yine de ilk okuyan olduğum için, benim sesimle hayat bulduğu için çok mutlu olduğumu söyleyebilirim.
Yasemin AKTAŞ : “Ankara’ya deniz getiren çocuk” olarak anılıyorsunuz. Aslında her yüreğe deniz getirip su serpiyorsunuz, duygularımıza sesinizle-yorumunuzla değerek… Kimine candan bir ağabey, kimine candan bir dost, kimine göre de aşkı en güzel anlatan ve yaşatansınız. Hepsi olmayı nasıl başarıyorsunuz ki sizi yıllar önce tanıyıp sevenle yıllar sonra tanıyıp sevenin heyecanı arasında hiç fark olmuyor?
Altan CİVELEK:
Ben sizin hattınız da nasıl bir yer ediniyorum? Siz bana ağabey, arkadaş, dost hangi gözle bakıyorsunuz! Bende sadece sizin görmek istediğiniz kişi olmaya çalışıyorum. Hiç kimseye ısrarla ben senin arkadaşınım, ya da ben senin ağabeyinim dememe gerek kalmadan, o kendi istediği yere koyuyor beni. Dolayısı ile herkes kendi hayatında ki eksik yanını tamamlıyor galiba benimle. Bu durumda bende çok heyecanlanıyorum tabi. Önemli hissediyorum kendimi.
Yasemin AKTAŞ : Her zaman eseri oluşturanla yorumcusu aynı olmayabilir. Biliyoruz ki derlemeleriniz ve besteleriniz var. Derlemelerinizden, eserlerinizden başka müzisyenlere verdikleriniz var mı?
Altan CİVELEK:
Kendi isteğimle verdiklerim de oldu, söz ve müziğin anonim olduğunu görüp de, bana sorma gereği duymadan albümüne okuyan da oldu. Sormadan albümüne koyup, en azından küçük bir not la da olsa teşekkür eden de oldu. Bunları kendime çok sorun eden bir yapıya sahip değilim. Zaten amaçlarımdan biri de derleme yada bestelerimi, farklı sanatçılar aracılığıyla da olsa insanımıza ulaştırabilmekti
Yasemin AKTAŞ : Karadeniz’in yemyeşil çağlayan ırmakları gibi sesiniz, yorumunuzsa kendi özüyle beslenen dingin, duru, bir göze suyu gibi berrak. Özümsediğiniz kültürü kendinizle yoğurup yeniden bize bizim yüreğimizden çıkmış kadar “biz” dedirterek naifliğinize, içtenliğinize dinleyicilerinizin naifliğini de ekliyorsunuz… Bu duygu yoğunluğunu nasıl bu denli öz yaşıyor ve yansıtabiliyorsunuz?
Altan CİVELEK:
Bunun için kesinlikle dinleyicilerimden, arkadaş ve dostlarımdan sürekli yardım alıyorum. Tabi bu yardım özel bir talep üzerine değil, karşılıklı duygular aracılığı ile kendiliğinden geliyor. Her zaman çok şanslı biri olduğumu düşünmemin en büyük nedeni; beni tanıyan herkesin çok özel, çok duyarlı insanlar olmasıdır. Tıpkı bir aynaya baktığınızdaki yansımanın aynısını alıyorum tüm dostlarımdan. Bunu farklı bir şekilde yansıtmak imkânsız olurdu zaten.
Yasemin AKTAŞ : Ses, muhatabının kulağına varınca ömrünü tamamlar, üzerine rengini(tınısını) konduran yorum ve bıraktığı etki ise sesten sonra da devam ederek estetik bir hazza dönüşür. Sizin sesiniz de bu yegane seslerden biri…
Altan CİVELEK:
Çok teşekkür ediyorum. Umarım müzik hayatım boyunca, sizde bu hazzı aynı tat da sunmayı başarabilirim
Not: Bu Röportaj Yomrahaber Gazetesinde yayınlanmıştır.
Yasemin AKTAŞ, Eylül 2008